Göz kapaklarına yerleşen sarı veya beyaz lekelerle kendini belli eden ksantelazma hastalığı her ne kadar çoğu vakada hastanın görme kalitesini etkilemese de estetik görünümünü olumsuz etkiler. Belirtileri kapatmak amacıyla kadınlar kendisini aşırı makyaj yapmak zorunda hissedebilir. Bu durum belirtilerin daha hızlı büyümesine yol açar. Hastada “yaşlanıyor muyum?” hissi oluşup psikolojisini bozabilir. Bazı kişiler hastalığın güneşe bağlı olduğunu zannedebilir ancak hastalığın güneşle bir ilgisi yoktur. Tedavi edilmediğinde sayıları ve büyüklükleri artan ksantelazma plaklarının doğru bir yaklaşımla tedavileri mümkün olabilmektedir.
Ksantelazma Nedir?
Vücudun değişik bölgelerinde oluşabilen yağ içeren birikimlerin göz kapak derisinin altına yerleşmesine Ksantelazma denir. Yumuşak, beyaz, bej ya da sarı renkte yassı plaklar ile kendini gösterir. Ağrı, yanma ya da kaşıntı belirtileri bulunmaz. Diğer ismi Ksantelasma Palpebrarum’dur.
Hastaların bir kısmında kan yağları ve kolesterol seviyesi yüksek olabilir. Ancak çoğu vakada bu seviyeler normal sınırlar arasındadır.
Ksantelazma Bulaşıcı mıdır?
Ksantelazma virüs, mantar veya bakteri gibi herhangi bir mikrobik sebeple alakası olmayan lipoprotein ve kolesterol birikimi ile ilgili gelişen metabolik bir hastalıktır. Yani bulaşıcı değildir. Bu yüzden hasta ve yakınlarının bulaştırma ile ilgili olarak tedirgin olmalarına gerek yoktur.
Ksantelazma Kimlerde Daha Sık Görülür?
Sıklıkla orta ve ileri yaş grubunda karşımıza çıkmakla beraber nadiren genç yaşlarda da görülebilir. Kadınlardaki görülme sıklığı erkeklerden birkaç kat fazladır.
Risk Faktörleri Nelerdir?
Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bulguların bir kısmında kandaki trigliserid ve kolesterol seviyeleri yüksek olmakla beraber yaklaşık %70’inde normal seviyelerdedir. Bu yüzden kan yağlarıyla ilişkisi tam olarak aydınlatılamamıştır. Ancak ailevi olarak kan yağları yüksek kişilerde ve ailesinde ksantelazma olanlarda daha sık görülmektedir. Bu yüzden ksantelazma için risk faktörlerini aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz;
- Ailevi eğilim
- Obezite
- Kanda trigliserid yüksekliği
- Kanda kolesterol yüksekliği
- Yanlış beslenme alışkanlıkları
- Metabolik sendrom
Ksantelazmanın Belirtileri nelerdir?
Ksantelazma genellikle simetrik yerleşimlidir. Alt ve üst göz kapağının iç tarafına yani burun köküne yerleşir. Sayıları başlarda 1-2 adet iken zamanla hem yeni plaklar eklenir hem de mevcut olanlar yavaşça büyür. Deriden kabarır ve belirginliği artar. Çoğaldığında her iki tarafta üst ve alt göz kapaklarında çok sayıda büyüklüğü ve görüntüsü ile hastanın psikolojisini ciddi şekilde etkileyecek bir duruma ulaşır. Belirtilerin özellikleri aşağıdaki gibidir;
- Renkleri sarı, bej ya da beyazdır.
- Büyüklükleri 1-2 mm’den 1-2 cm’ye kadardır.
- Şekilleri yuvarlak, oval ve üzeri genellikle düz olan plaklar şeklindedir. Daha nadiren üzeri bombe kabarıklık şeklinde olabilir.
- Kenarları çoğu vakada belirgindir. Nadiren flu kenarlı şekilleri de vardır. Böyle olanlar deriden kabarık olmayan en yüzeysel formlardır.
- Ksantelazma plaklarında yanma, batma veya kaşıntı gibi subjektif belirtiler olmaz.
Deri Kanserine Dönüşebilme İhtimali Var mıdır?
Göz kapaklarına yerleşen ksantelazmanın belirtileri bazı iyi huylu deri tümörlerini anımsatmakla beraber gerçekte bir tür metabolik birikim hastalığıdır. Bu yüzden ksantelazmanın herhangi bir deri kanserine dönüşebilme ihtimali yoktur.
Ksantelazma Başka Hastalıkların Habercisi midir?
Yukarıda belirtildiği gibi vakaların çoğunda kandaki yağ ve kolesterol düzeyi normaldir. Ancak obezite, kandaki yağ ve kolesterol yüksekliği ve ailevi eğilim olan vakalarda kalp krizi görülebilme ihtimalinin normal popülasyona göre daha fazla olduğu bildirilmiştir. Bu açıdan ksantelazma hastalarının diyetlerine dikkat etmeleri gerekir.
Ksantelazma Görme Kalitesini Etkiler mi?
Vakaların çoğunda böyle bir durumla karşılaşılmaz. Nadiren tedavinin çok ihmal edildiği vakalarda ksantelazma plakları çok büyüyerek göz kapaklarının düşmesine yol açar. Bu durum hastanın görme alanında kısıtlanmaya sebep olur.
Erken Tanı ve Doğru Tedavisi Niçin Önemlidir?
Maalesef hastaların önemli bir kısmı uzun zaman tedavisiz kalarak ya da yanlış uygulanmış tedavilerin istenmeyen sonuçlarıyla dermatoloji hekimine gelebilmektedir. Böyle durumlarla karşılaşılmaması için aşağıda belirtilenler dikkate alınmalıdır;
- Küçük olan lezyonların tedavisinde estetik sonuç genellikle mükemmeldir.
- Lezyonların sayısı azken ve plaklar çok kalınlaşmamışken yapılan tedavilerin sonuçları yüz güldürücüdür.
- Erken tedavi yapılırsa görme alanı etkilenmeden tedavi yapılmış olur.
- Küçük ve az sayıdaki lezyonların tedavi süreleri daha kısadır.
- Hastalığın erkenden tedavi edilmesi olumsuz psikolojik süreçleri engeller.
Ksantelazma Nasıl Tedavi Edilir?
Ksantelazma hastaların evde kendi kendine tedavi edebileceği bir problem değildir. Zaman zaman bunu deneyen hastaların göz kapaklarında oluşan komplikasyonlarla maalesef karşılaşmaktayız. Bu yüzden yeni çıkan lezyonlar belirdiğinde mümkün olduğu kadar gecikmeden hekime muayeneye gidilmelidir.
Dermatoloji hekimi ksantelazma lezyonlarının sayısını, büyüklüğünü, kalınlığını değerlendirir. Tedavide en iyi sonucu alabilmek için iyileşme süresi, komplikasyon ihtimali ve estetik durumu göz önüne alarak hangi tedavi şeklinin en iyi sonucu vereceğini düşünürse onu uygular. Sonucun mükemmel olması için doğru tedavi tercihinin yapılması ve tecrübe çok önemlidir.
Aşağıda belirtilen tedavi yöntemleri ksantelazmanın tedavisinde kullanılmaktadır;
- Geleneksel cerrahi (Eksizyon-Sütur)
- Elektrokoter
- Radyofrekans Tedavisi
- Kriyoterapi
- Triklor asetik asit
- Ablatif Lazer Tedavileri
- Erbium-Yag lazer
- CO2 Lazer
- Nd-Yag Lazer
Özellikle orta yaş ve üzeri hastalarda kan yağları ve kolestrol yüksekliği ile ilişkili olabileceğini yukarıda belirttiğimiz ksantelazma hastalarında tedaviden sonra yeni lezyonların oluşmaması için doğru diyet ve egzersiz uygulamaları da önerilir.
Anlatılanlardan anlaşılabileceği gibi ksantelazma her ne kadar günlük yaşam fonksiyonlarını engelleyen bir problem olmasa da göz kapakları gibi çok önemli bir bölgeye yerleşen ve kişinin estetik görünümünü etkileyen bir hastalıktır. Özellikle erken tedavi edilmeyip belirtiler ilerlediğinde ciddi psikolojik sıkıntı oluşturabilir. Ancak dermatoloji hekimi tarafından seçimi ve uygulaması doğru yapılan tedaviler ile mükemmel estetik sonuçlar elde edilebilmektedir.